Homofobi Nedir? Heterofobi Nedir?

Homofobi, son yıllarda psikoloji biliminin siyasallaşmasıyla eşcinsellikle ilgili her türlü olumsuz tepkiyi açıklamada kullanılan teknik bir terim halinde kullanılmaya başlandı. Hatta Morin homofobinin tanımını, heteroseksüelliği, homoseksüelli­ğe göre daha üstün veya daha doğal olarak değer atfeden her türlü inanç sistemi olarak genişletti. Bu durumda ebeveynlere, büyüdüğünde çocuklarının eşcinsel olmasını isteyip istemediklerini sorulduğunda, nere­deyse tamamına yakınının homofobik olduğu ortaya çıkacaktır.

Eşcinsellik, dini, ahlaki ve politik nedenlerle toplumlarda genellikle negatif karşılanmış ve bu tavır bazen homofobi olarak da adlandırılmıştır. Bu görüşe göre, tüm insanlar eşcinselleri sevmek, onaylamak, destek olmak ve hatta rahatsız olmamak durumundadır, herhangi bir şekilde rahatsızlık duyulduğunda, “eşcinsellerden rahatsızlık duyan da gizli eşcinseldir” etiketi yapıştırılacaktır. Bu nedenle teknik bir terim olan homofobinin artık daraltılma zamanı gelmiştir. Çünkü geniş bir homofobi tanımı eşcinsellere üstü kapalı da olsa büyük zararlar vermektedir.

REFERANS NOKTASINA İHTİYAÇ VAR…

Bakış açısı homofobinin tanımını ve içeriğini belirlemektedir. Bu durumda bir referans noktasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle homofobi; eşcinsellere ve eşcinselliğe karşı mantık dışı kin, nefret ve aşağılama şeklindeki haksız yargıların beraberinde getirdiği, eşcinsellere şiddet uygulanmasını savunma veya şiddet eylemlerinde bulunmayı içeren davranış ve tutumlar olarak tanımlanmalıdır. Yani referans noktası eşcinsellere saldırı ve şiddet uygulanması, şiddetin savunulmasıdır. Bu referans noktasından sapıldığında eşcinselliği bir yaşam şekli ve cinsel ilişkiler toplamı olarak görme çok yanlış bir şekilde homofobi olarak değerlendirilebilir. Bu durumda eşcinsellik eleştirilemeyen veya tartışılamayan bir tabu haline gelmektedir. Bilindiği üzere, tüm tabular insan hayatını zorlaştırmaktadır. Ülkemizde cinsellik hala bir tabudur, binlerce insan bu nedenle cinsel işlev bozukluğu yaşamaktadır; din bir tabudur, bu nedenle gerçek dinin sevgi, hoşgörü ve kardeşlik olduğunun üstü kapatılmaktadır; laiklik bir tabudur, bu nedenle dinsizlik olarak algılanmaktadır. Eşcinselliğin de bir tabu haline getirilmemesi gerekir. Geniş homofobi tanımı eşcinselliği tabulaştırmaktadır. Oysa modern dünyada her konu, her düşünce eleştirilebilmelidir, insan zihnine ambargo konulmamalıdır. Bu yapılmadığında “homofobi tedavi edilebilir bir hastalıktır” şeklindeki yaklaşımlar da heterofobi olarak değerlendirilecektir.

HETEROFOBİ…

Heterofobi, heteroseksüellere yönelik ön yargı ve ayrımcılığı ifade eden ve karşı cinsle ilişkiye girme korkusunu anlatan bir terim olan heterofobi, seksoloji dışında pek kullanılmaz, hatta bu alanda da sınırlı bir kullanımı vardır. Çünkü heteroseksüellere yönelik ispatlanmış ayrımcılık vakalarına neredeyse hiç rastlanmaz. Heterofobi; LGBT’lere (Lezbiyen, Gay, Biseksüelve Transeksüel) eşit haklar tanınması amacıyla yapılan çalışmaların heteroseksüellere yönelik bir ayrımcılık faaliyeti olduğu anlamına gelir. LGBT tartışmalarında heterofobi, homofobinintersi olarak da kullanılmaktadır. Oysa tüm korkular kabullenmeli, tartışmalı ve bilgilenerek yenilmelidir.

DARALTILMIŞ HOMOFOBİ TANIMI…

“Daraltılmış homofobi tanımı ve eşcinselliğin nedenlerinin araştırılması eşcinsellere yönelik saldırı ve şiddet eylemlerini arttırır” mantığı da çok yanlıştır. Çünkü her zaman düşünce ve bilim özgür olmalıdır. Atom üzerine çalışmalar yapan bilim adamları Japonya’da binlerce insanın ölmesini istememişlerdir, sosyalizmin düşünce babası Karl Marx, yine binlerce insanın öldüğü soğuk savaşı istememiştir. Görüldüğü gibi her düşünce veya bilimsel gelişme insanlık için iyi yönde de kullanılabilir, kötü yönde de kullanılabilir. Önemli olan niyettir. Niyeti kötü ve az gelişmiş insanlar her devirde vardı, olacaklardır da, onlardan korkarak bilim, teknoloji, özgür düşünce ve tartışmaktan vazgeçmememiz gerekiyor.

HOMOFOBİNİN NEDENLERİ…

Homofobinin nedenleri toplumsal, dini, ideolojik ya da psikolojik olabilir. Eşcinsel ilişki birçok dinde veya mezhepte lanetlenmiş, dini metinlerde eşcinselliğin kabul gördüğü toplumların Tanrı tarafından cezalandırıldığı öne sürülmüştür. Bu nedenle çocukluktan itibaren kendini katı dini ve ahlaki öğretinin içinde bulan bir kişi, okudukları ve duyduklarının ışığında küçük yaşta homofobik yaklaşımlar içerisine girebilir. Ayrıca kendisinin eşcinsel olduğundan şüphelenen ve bu durumdan endişelenen bir kişi bu korkusunu homofobi olarak dışa vurabilir. Yani gerçekte aşırı homofobik kişiler Freud’a göre gizli eşcinsellerdir.

istanbul travestileri

Eşcinsel Yaşamın Zorlukları

Bir kısım insan da, ömür boyunca bu kimliklerini gizli tutmakta ve eşcinsellikle ilgili düşünce ve duygularını eyleme geçirememektedir. Çünkü eşcinseller, toplumda yaygın olan eşcinsellere yönelik kaygı, korku ya da nefret nedeniyle cinsel yönelimlerini bir süre ret ederler ve kendilerini heteroseksüel ilişki kurmaya veya karşı cinse ilgi duymaya zorlarlar. Çünkü eşcinsel yaşam zorlularla doludur. Ama eşcinseller ilerleyen yıllarda, ekonomik ve toplumsal anlamda yer edindiklerinde, kendilerini daha rahat ifade edebilme yetisi kazandıklarında, sosyal konumları ve kişilikleri sağlamlaştıkça, kendilerine güvenleri arttıkça, hayatlarını kendi istedikleri doğrultuda yaşama isteklerini eyleme dönüştürmeye ve eğilimlerini açığa vurmaya başlarlar.

EŞCİNSEL YAŞAMDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER…

Eşcinsel yaşamda dikkat edilmesi gereken ana başlıklar şunlardır:

ÖNCE SAĞLIK…

Eşcinsel yaşamda sık görülen partner değiştirme alışkanlığı yüzünden başta AİDS olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riski yüksektir.

GELECEK VE İŞ KAYGISININ DAYANILMAZ AĞIRLIĞI…

Eşcinsel yaşamın toplum tarafından onaylanmaması ve toplum tarafından çok yanlış bir şekilde çeşitli engeller çıkartılması pek çok eşcinsel için gelecek kaygısı yaratmaya başlamıştır. Geleceğine güvenle bakamayan ve işini her an kaybetme endişesi duyan eşcinsel bir kişinin anksiyete yaşaması ve kısa sürede maddi kazanç elde ederek geleceği belirleme çabası sık görülen bir durumdur. Geleceği belirlemek için kolay ve hızlı para kazanmaya yönelik yanlış açılımlarda kişiyi bekleyen tehlikelerden biridir.

ONURLU BİR YAŞAM…

Günübirlik ve sığ yaşanan ilişkiler gay kültürüyle birleşince eşcinsel kişiyi bekleyen en büyük tehlike haysiyet ve onurunu kaybetme ihtimalidir.

AİLE DEĞERLERİNE SAYGI…

Eşcinsel bir birey kendi haysiyet ve onuru gibi ailesinin haysiyet ve onurunu da düşünmek zorundadır. Ailesiyle beraber yaşayan ve ortak bir kaderi paylaşan eşcinsel bir kişi, yaşadığı ilişkilere, Internet sohbetlerine, yazışmalarına veya web sitelerde kendini deşifre etme konusunda çok dikkatli olmak zorundadır.

İNSAN ONURUNA SAYGI…

Eşcinseller cinsel yönelimlerinden dolayı dışlanma, damgalanma, utanma, şiddet görme, cinsel tacize uğrama gibi sorunları yaşamaktadırlar. Cinsellik ve cinsel yaşam kişiye özeldir ve kişilerin bunu gönül rahatlığıyla yaşayabilmeleri gerekir. Özel yaşam, müdahale edilemez bir insanlık hakkıdır. Cinsel özgürlüğün ve cinsel yaşamın da bu alanda önemli bir yeri vardır. Bu nedenle cinsel tercihlerini toplum normlarında yaşayan eşcinsellerin dışlanmaları, şiddete maruz kalmaları ve yalnızlığa mahkûm edilmeleri yanlış bir davranıştır. Şiddet her ne sebeple olursa olsun kabul edilemez bir insanlık ayıbıdır. Bu ayıba maruz kalan eşcinsellerde alkol, madde bağımlılığı, intihar girişimi ve depresyon gibi sorunlar da sık görülebilmektedir. Tüm dünyada şiddet ve her türlü fuhuş kötülenir ve cezalandırılır. Ancak asıl olan insanın insana, insan onurunu zedelemeyecek bir şekilde davranmasıdır.

HOMOFOBİK SAPLANTILARI OLAN KATİLER…

Gizli kapalı duvarlar ardında ilişki yaşamak zorunda bırakılan eşcinseller barlar veya chat sitelerinde tanıştıkları ve hiç tanımadıkları insanlarla birlikte oldukları için, bir anlamda ortaya hayatlarını koymaktadırlar. Şu ana kadar birçok eşcinsel homofobik saplantıları olan katiler tarafından canice öldürülmüştür. Birçok eşcinsel de maalesef böyle büyük bir yaşamsal riskle ilişkilerini idame ettirmek zorunda bırakılmıştır. Eşcinsel ilişkilerini idame ettirebilmek adına tanımadığı insanlarla görüşen eşcinseller savunmasız ve narin insanları hedef olarak gören hırsızlar tarafından da hedef olarak görülmektedir. İnsanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunların kaynağında; emperyalizmin ekonomik, siyasal ve varoluşsal boyutlarında sömürüsü bulunmaktadır. Sömürü dengesizliklere neden olmakta, yabancılaşma sorununu beslemekte, yabancılaşma insanı insan olarak tanımlayan kanıtlarda tahribatlara yol açmakta ve bencil-hırslı insan tipini ön plana çıkartmaktadır. Eşcinsel yaşamlarından ötürü aileleri ve ait oldukları sosyal çevreden kopan genç yaştaki eşcinseller, kimi zaman kolay yoldan para kazanmak adına, kimi zaman da eşcinsel kişinin o anki zor durumundan faydalanmak isteyen art niyetli kişiler tarafından fuhuş bataklığına sürüklenmektedir.

EŞCİNSELLİK KONUSUNDA İKİYÜZLÜ DAVRANILIYOR…

Toplum genellikle sahnede eşcinselleri alkışlama ve sokakta gördüğünde ise dışlayarak aşağılama eğilimindedir. Türk toplumu eşcinsellik konusunda ikiyüzlü davranmaktadır. Özellikle son yıllarda, eşcinselliğin medya tarafından hem hedef olarak gösterilmesi hem de her bireyin kendiyle bütünleştirebileceği bir üst kimlik olarak sunulması ve erkek egemen bir toplum olan ülkemizde, erkek eşcinsellerin doğrudan bir dışlanmaya veya aşağılanmaya maruz kalırken, kadın eşcinsellerin cinsel bir obje olarak görülmeleri de ikiyüzlülüktür. Ayrıca Türkiye eşcinseller açısından bakıldığında reddedici ve kabul edici olmayan ülkeler gurubuna yakındır. Ülkemizde cinsiyet rolleri kesin sınırlarla ayrılmıştır. Kadınsı davranan erkeklere tepki vardır ve karşı cinse ait davranışlar göstermek eşcinsellikle eş tutulur. Hatta aktif rolde eşcinsel ilişki çoğunlukla erkek baskınlığının bir özelliği gibi görülür ve pasif roldekiler eşcinsel olarak nitelenir. Ancak eşcinsellikte aktiflik veya pasiflik diye bir kavram yoktur. Kendi cinsiyle ilişkiye giren herkes, aktif olsun, pasif olsun eşcinsel yönelim içindedir.

İNSAN HAKLARINA SAYGILI OLUNMALIDIR…

Toplum olarak eşcinsellere karşı olmamak gerekir. Eşcinsellerin yaşadıkları sorunlarla daha kolay başa çıkabilmeleri için haklarını savunmaları gerekir. Eşcinsellerin saygın ve ahlaki değer yargılarına uygun yaşam tarzlarına, örgütlenme haklarına, varoluş ve özgürlük mücadelelerine, kendilerinin daha fazla görünür olmayla ilgili yaptıkları çalışmalara karşı olunmamalıdır ve saygı duyulmalıdır. Çünkü eşcinsellik bir virüs gibi bulaşan bir şey değildir, özgürleşen bir dünyada varlığı daha fazla hissedilen bir yaşam tercihidir. Ancak çok yanlış bir şekilde eşcinseller, AIDS’in heteroseksüel nüfusa geçmesinden sorumlu kişiler olarak sıklıkla günah keçisi ilan edilmişlerdir. AIDS’in ilk ortaya çıktığı yıllarda teşhis konan hastaların çoğu eşcinseldi, fakat hastalığın belli bir süre sonra eşcinseller dışında da görülmesi, hastalığı sadece eşcinsellerin taşıyabileceği tezini çürüttü. Yani AİDS sadece eşcinsellerin bir sorunu değildir, tüm insanlığın ortak bir sorunudur.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın