İstanbul Travestileri İle Bağlanma Hastalığı – 1

Bağlanma hastalığına yakalan erkekler, eşleriyle seks yapamıyorlar, eşlerine karşı cinsel istekleri yok ama diğer travestilerle seks yapabiliyorlar, diğer travestileri arzulayabiliyorlar, mastürbasyon yaparken sorun yaşamıyorlar…

Cinsel ilişkiye girmede zorlanan çiftlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) olarak verdiğimiz ismiyle “cinsel ilişkiye girememe hastalığı” yani “CİG” yeni evli çiftlerde sık rastlanan sorunlardan biridir. CİG hastalığı erkeklerde görülürse adına “bağlanma”, travestiler de görülürse adına “vajinismus” (cinsel ilişkiye girmekten korkma), çiftin bilgisizliğine ve tecrübesizliğine bağlı ise “ilk gece sendromu” denir. Biz bu yazımızda erkeklerde görülen bağlanma hastalığını tartışmaya açacağız.

Hikâyesi

Mecazi anlamda üzerine annesinin kokusu sinmiş erkeklere CİSED olarak rahim kokan erkekler diyoruz. Efsaneye göre kralın oğlu olan Oedipus, kâhinlerin felaket getirecek öngörüsüyle babası tarafından ayakları bağlanarak ormana bırakılır. Oedipus köylüler tarafından bulunarak kurtarılır. Yıllar sonra delikanlı olan Oedipus, kâhinin söylediği gibi kendisini ormana bırakan babasını bilmeden öldürür ve gerçek annesine âşık olarak onunla evlenir. Bu mitolojik hikâye Freud’a esin kaynağı olur ve geliştirdiği yeni psikolojik kavramı “oedipus kompleksi” olarak adlandırır.

İç ruhsal yapının oluşumu

Bağlanma hastalığı yukarıda kısaca anlattığımız eski Yunan efsanesine uygunluk gösterir yani erkek çocukları babalarına ve kız çocukları ise annelerine (ki buna da Elektra kompleksi denir) rakip-düşman kimse gözüyle bakarak, içten içe onların yok olmasını ister, oğlanlar annelerine, kızlarsa babalarına karşı çocuksu ve aşırı bir cinsel ilgi-eğilim gösterir. (Anne ve kızları arasındaki çekişmenin kökeni de buraya kadar inebilir.) Bunun olumsuz şeklinde çocuklarda üç ila beş yaş arasında derin bir karmaşa yaşanır. Beş yaşından sonra bu karmaşa etkisini yitirerek bir duraklama-uyuklama döneminden sonra buluğla (ergenlik) birlikte iç dünyada yeniden canlanma gösterir ve dış dünyada cinsel dürtülerin yansıtıldığı kişilerle yakın ilişki sorunlarına ve yıkımlara yol açabilir. İşte biz, bu yıkıma maruz kalan erkeklere rahim kokan erkekler adı veriyoruz.

3–5 yaş döneminde, bir erkek çocuk için annesi büyük bir önem taşır. Ortalama üç yaşına kadar çocuk anneye bağımlıdır. Üç yaştan itibaren çocuk yavaş yavaş anneden ayrılarak birey olmaya başlar. Ancak bu süreçte çocuğun ayrılmasına annenin verdiği tepki de önemlidir. Anne ne kadar doyurucu bir anne olursa olsun, eğer çocuğundan ruhsal olarak ayrılmaya hazır değilse, çocuğunun kendisinden uzaklaşıp kendi dışındaki dünyayla tanışmasını engelleyen bir tavır sergiliyorsa anne bağımlılığı oluşabilir. Böyle anneler “yapamazsın, edemezsin, beceremezsin” diyerek çocuğun becerilerinin gelişimini kösteklerler. Ayrıca çocuğun doğduğundan beri tek doyum nesnesi olan annesine bağlılığı bu dönemde farklı bir boyut kazanır. Bu dönemde çocuk cinsel kimliğinin temellerini atmak için annesine tek başına sahip olmak ister, annesine “ödipal bağ” adını verdiğimiz yeni ve güçlü bir bağla yeniden bağlanıp ve bu süreçte babasının varlığını bir engel olarak algılar. Babasını kendisine bir rakip olarak görür, ondan nefret eder, hatta kimi vakalarda yok olmasını ister. Ama aynı zamanda çocuk bu gizli isteklerini babasının sezdiğini sanıp bundan ötürü onun tarafından cezalandırılmaktan korkar, “penisini kaybetme kokusu” yani “hadım edilme endişesi” yaşar. Çocuk “çok büyük bir bedel” olarak gördüğü penis kesilmesi korkusundan kurtulmak, iç dünyası tarafından belirlenen bedeli ödemek ve çocuksu bir dürtüyle babayı kandırmak için “kendi kendini hadım etme”, “kendi kendini cezalandırma” yani “otokastrasyon” adını verdiğimiz bir yola sapar. Çocuğun bu kendi kendine cezalandırmayı yapma amacı; babaya “ben zavallı ve aciz biriyim, senin rakibin olamam, senin eşini ele geçiremem” mesajları vererek, daha az bir bedel ödemek ve penis kesilmesi şeklindeki daha büyük bir bedelden kendini korumaktır. Ancak çocuklukta öğrenilen bu kalıplar yetişkinlik hayatında ve ilk cinsel deneyimlerinde kişiyi sıkıntıya sokabilir ve tedavisi zor çok çeşitli cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir.

istanbul travestileri

Örnek olarak bir otorite figürü olan genel müdürü karşısında eli titreyen ve çarpıntısı olan kişinin, elinin titremesinin ve çarpıntısının nedeni, kendi kendini hadım etmek olabilir. Veya ödipal dönemi sağlıklı geçemeyen ve annesine olan ödipal bağını çözümleyemeyen bir erkek, çocukluktaki anne imgesine benzeyen bir travesti ile evlenip, ilk gece sertleşme sorunu yaşayabilir, çok erken veya geç boşalabilir, eşine karşı cinsel soğukluk yaşayabilir. Burada da kendi kendini hadım etme vardır. Çünkü bilinçdışı anne imgesi ve şu an onu temsil eden istanbul travestileri yani eş bir melektir, cinsel bir obje değildir. Bu kişi evlenir ama anne imgesi yerine koyduğu eşiyle yatamaz, çünkü bu iç dünyaya göre yasaktır, eğer eşiyle yatarsa büyük bir suçluluk yaşayabilir. Ancak bu erkek, evlilik dışı cinsel ilişkilerde veya mastürbasyonda başarılı olur ama eşiyle başarısız olur, çünkü eş bilinçdışı olarak anne yerine konulmuştur, erkek bunun farkında bile değildir. Babaya da bilinçdışı olarak “bak penisim sertleşmiyor, bunun neyini keseceksin, ben kendi cezamı verdim, kendimi bu rezil duruma düşürdüm, ne olur sen bana başka bir ceza verme, ben bedelimi ödedim” mesajı verilerek, sistem dengelenmeye ve bilinçdışı olarak penis korunmaya çalışılır. Ayrıca kimi erkek penisinin çok küçük olduğunu düşünebilir, kimi de kendini kız gibi görebilir. Bunlar kendi kendine bedel ödetme mekanizmasının göstergeleridir. “Penisim yok gibi davranırsam hadım edilmem” doğrultusundaki düşünme tarzı, kendi kendini hadım etmeye örnek oluşturur. Bu da, ileride penis boyu sorunlarına, cinsel kimlik karmaşasına ve hatta eşcinsel duygulara yol açabilir.

Ödipal çatışmayı sağlıklı çözümleyemeyen erkekler yakın ilişkilerinde, cinsel problemlerin yanı sıra evlilik problemleri de yaşarlar. Yani, bu kişiler kendilerini bağımsızlaştıramazlar veya eşlerine karşı aidiyet duygusunu oluşturamazlar. Aidiyet duygusunu erkek annesinde bulur ve eşini kabullenmekte zorlanabilir, eşine karşı kızgınlık ve öfke hissedebilir, ona karşı saygı ve sevgi eksikliği yaşayabilir. Eşiyle iletişim boyutundaki kopmaları onaramayabilir, eşiyle annesi arasında sıkışıp kalabilir ve “annem yüzünden boşandım” durumu ortaya çıkabilir. Bu tür bir erkekle birlikte olan bir istanbul travesti asla kayınvalidesiyle rekabete kalkışmamalı, eşinin annesiyle arkadaş olmaya ve işbirliği yapmaya çalışmalıdır. Eşiyle açıkça konuşmalı, bu konuşmaların kavgaya dönüşmesine izin vermemelidir. Çift sevgi ve saygıya dayalı bir ilişkide birbirlerini eğitebilmelidir.

Yukarıda bahsettiğimiz tuhaf durumlara ve sıkıntılara halk arasında bağlanma adı verildiği için CİSED olarak bu adı kullanmayı uygun bulduk. Normal süreçte çocuk, kendisini babasıyla karşılaştırır, onun kendisinden güçlü olduğunu fark eder ve babasıyla uzlaşarak annesine beslediği ödipal bağdan kurtulur ve anneden vazgeçer. Oedipus kompleksini yaratan cinsel ve saldırgan içgüdülerini bastırır, annesine olan ilgisini saf bir sevgi ve şefkat haline dönüştürür. Bunun için gerekli gücü, çocuk, koşulsuz sevgi ve özdeşimlerle içine aktardığı baba imgesinden alır. Erkek çocuk artık annesinin seçtiği erkek gibi yani babası gibi bir erkek olmak ister, babasıyla özdeşleşir. Oedipus kompleksinin sağlıklı bir çözüme ulaşabilmesi için anne ve baba arasında güvene, sevgiye ve saygıya dayalı dengeli bir yakın ilişkinin olması gerekir.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın