‘Beş yaşındaki bir çocuğa tecavüz etseydiniz sindirebilirdik ama bunu sindiremeyiz!’

‘Beş yaşındaki bir çocuğa tecavüz etseydiniz sindirebilirdik ama bunu sindiremeyiz!’

Twitter’a bakarken gözümün önünden geçiverdi o mesaj:
“Görün bakın Ayşe Arman, bu marjinal eşcinsellerle bir röportaj patlatır!”
Onlara göre ben bu toplumdaki çarpıklıkları normalleştirmeye çalışıyorum.
Evlenen gay’lerle de röportaj yaparsam, gay evliliğini meşrulaştırmış olacağım.
Zararlıyım yani!
Onlara kalsa, keşke bu toplumda eşcinseller olmasa.
Ama varlar.
Onlara kalsa, keşke ne yaşayacaklarsa kapalı kapılar ardında yaşasınlar.
Ama öyle olmuyor işte.
Kimsenin böyle bir şey talep etme hakkı yok. Kimsenin insanların bir bölümünü yok saymaya hakkı yok. İnsanlar istedikleri gibi davranmakta özgür.
Ve aşk da cinsiyet-minsiyet tanımıyor.
El ele dolaşmak istiyorlar.
Birbirlerine dokunmak istiyorlar.
Sen, heteroseksüelsin, bir kadına dokunmak istiyorsun.
O, homoseksüel, bir erkek bedenine dokunmak istiyor.
21’inci yüzyılda bunları tartışmak da bana saçma geliyor.
Bırak ya, kim kime dokunmak istiyorsa dokunsun, sana ne?
Onu artık ‘hasta’ olarak yargılamaktan da vazgeç, gülünç oluyorsun.
Adam da bunu seçmiş filan değil, ‘cinsel tercih’ diye bir şey yok, ‘cinsel yönelim’ diye bir şey var.
Yani doğuştan öyle, sonradan olmuyor.
Sonradan, sadece yıllardır içinde bastırdığı şey dışarı çıkıyor, aslına rücu ediyor, kendi özüne dönüyor.
Evlenen gay çiftin haberini yapayım diye özel bir gayretim olmadı…
Ama kader işte… Ama haber işte, kendilerini ifade etmek için bana geldiler. Gazetede buluştuk.
Bir sürü gay haberi yaptım bugüne kadar, bazıları insanı susuz götürüp, getirebilen kişilerdi, travesti,becerikli, lafı gediğini oturtan…
“Ekin ve Emrullah nasıl gençler?” diye merak ettim.
Birden karşımda biri 19, diğeri 26 yaşında çok naif iki insan gördüm.
Birbirlerine düşkünler.
İnanılmaz özen gösteriyorlar.
Birbirlerinin gözünün içine bakıyorlar. Yani aralarındaki sevgiyi hissetmemek için gerizekâlı olmak gerekiyor.
Bu çocuklar belli ki birbirlerine tutkuyla bağlılar.
Zaten evli gibi yaşıyorlarmış, kendilerinin ifadesiyle ilişkilerini taçlandırmak istemişler.
Katılırsınız katılmazsınız…
Tasvip edersiniz, etmezsiniz…
Ciddiye alırsınız, almazsınız…
Fark edilmek için yapılmış bir hamle olarak değerlendirirsiniz, değerlendirmezsiniz…
Sizin bileceğiniz iş.
Ama bu insanlar varlar ve ötekileştirilmemek için direniyorlar. ‘Özgürlük’ dendiğinde mangalda kül bırakmayanlar, eşcinseller için de aynı özgürlüğü tanımak zorundalar.
Bunu da unutmasak iyi olur.
Sizi Ekin ve Emrullah’la baş başa bırakıyorum…

Ekin ve Emrullah… Sizi evlenen ilk gay çift olarak tanıdık. Hakkınızda bir sürü haber çıktı. Büyük tantana koptu. Şu an neler yaşıyorsunuz?

EMRULLAH: Başımıza gelmeyen kalmadı! Hayatımız kaydı. Evimize bile gidemiyoruz. Zaten artık evimiz de yok…

Neden?

EKİN: Ev sahibi kovdu.

EMRULLAH: “Ne haltlar karıştırdığınızı öğrendim. Komşularımızdan imza topladım, sizi evimden attıracağım!” diye mesajlar attı.

EKİN: Biz de son derece kibar bir şekilde, “Evinize bir zarar mı verdik ki, bizi çıkarmak istiyorsunuz?” diye sorduk. Kem küm etti. Ama açıkça, “Siz eşcinselsiniz! Sizin gibilere ev-mev vermek istemiyorum” da diyemediği için kıvırttı durdu. Komşulardan imza toplamış. Biz, orada kimseyi tanımıyoruz ki, bizim hakkımızda nasıl kötü bir şey söylemiş olabilirler? Kime ne zarar vermişiz? Kendi halinde iki insanız. Bir taşkınlığımız yok, bir şeyimiz yok. Ama eşcinsel olduğumuzu öğrendi ya, üstüne bir de evlendik ya, bizi kapıya koyma hakkını görüyor kendinde…

EMRULLAH: “Ne haltlar çevirdiğinizi öğrendim!” diyor. Bu nasıl bir küstahlıktır! Birbirimizi seviyoruz, evlendik, var mı? İzin mi alacağız ondan! Bizim özelimiz bu, kimseyi ilgilendirmez. Ev sahibiyle aramızdaki tek olay kira. Onun dışında başka hiçbir münasebetimiz yok.

EKİN: Bu nasıl bir homofobiyse yeni ev de bulamıyoruz. Birkaç emlakçıya telefonla sorduk, “Tamam gelin bakalım” dediler, buluşunca bizi tanıdılar, “Başka yerlere bakın. Size verecek evimiz yok!” dediler. Çaresizlikten arkadaşlarımızda kalıyoruz.

Bu kadar mı yaşadığınız zorluk?

EKİN: Olur mu? Daha kötüsü de var. Bir sürü tehdit alıyoruz. Ben Antakyalıyım. Oradan mesajlar geliyor, “Antakya’nın adını kötüye çıkardın, buraya gelirsen, kafana bir tane sıkacağız…” diye. Ama tabii bu mesajlara pabuç bırakacak halim yok! Allah’tan “Antakya’dan ancak senin kadar cesur ve sevgi dolu biri çıkabilirdi! Tebrik ediyoruz” diyenler de var.

“ANNEN DE PİSLİK, SENİ HER ZAMAN DESTEKLEDİ”

Peki aile çevresi?

EKİN: Babam ve babamın tarafı, “Sen rezilsin! Hemen soyadını değiştir, bizim ailemizle ilişkini kes!” diyor. Bunun, benim için zerre kadar önemi yok. Zaten 12 yaşından beri eşcinsel olduğumu açıkça söylüyorum. Onlar için mümkün olsa da ölüp gitsem, yok ölmeyeceksem de eşcinselliğimi gizleyeyim. Bu ikiyüzlülük de midemi bulandırıyor. Sen ister kabul et, ister etme. Ben buyum! Böyle doğdum. Kendimi de seviyorum. Şimdi, en az kendim kadar sevdiğim bir de eşim var. Benim bir kadınla birlikte olabilmem imkânsız. Bunu akılları almıyor. Nasıl heteroseksüel bir erkeğin, bir erkekle birlikte olması mümkün değilse, benim de bir kadınla birlikte olmam mümkün değil. Ama kardeşim, anlatamadım gitti! Akıllarınca beni reddediyorlar. Peki sorsalar ya, ben o ailenin bir ferdi olmak istiyor muyum? Hayır! Asıl ben onları reddediyorum! Sildirin beni kütüğünüzden. Sürekli “Allah senin belanı versin!” diye telefonlar geliyor, “Senin annen de pislik, sana her zaman destek verdi” diyorlar. Annem tek kelimeyle canımdır. Her zaman, her konuda destekçimdir. Emrullah, annem ve ben fotoğraf çektirmişiz. “Bu iki sapıkla nasıl aynı karede olursun? Sen rezil bir kadınsın! Nasıl o fotoğrafı Facebook’a koyarsın” diyorlar. Travesti ya, analarımız da bizi sevmesin istiyorlar! Bir annenin çocuğunu sevmemesi mümkün mü? Ama bak, babalar konusunda bir şey diyemeyeceğim.

Annen burada mı yaşıyor?

EKİN: Hayır Antakya’da, 40 yaşında daha. Çok genç, çok tatlı bir annem var.

Peki sen Emrullah? Sen de bir kafede garsonluk yapıyordun değil mi? Bu evlilik yüzünden başına gelen bir şey var mı?

EMRULLAH: Evet. Ben de işimi kaybettim. Kimseye bulaşmayan, ölçülü, sessiz biriyim. Bir problemimiz yoktu. Haberler çıkınca, çekindiler. Onları da anlıyorum.

ZEKİ MÜREN’İ SEVİYORLAR, BÜLENT ERSOY DİNLİYORLAR.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın