İstanbul Travesti Bağlanma Hastalığı Belirtileri

Sevmek için içten bağlı olmak gerekir. Bağlanma, insan yaşamının doğumdan ölüme kadar süren, bilişsel, duygusal, fizyolojik, sosyolojik ve gelişimsel yönleriyle, yaşamın temel bir parçasıdır. Psikoloji bilimine göre bağlanma; insanların kendileri için önemli olan kişiler ile güçlü duygusal bağlar kurma eğilimini açıklayan bir kelimedir.

Ruhsal olarak bir şeye bağlanmak veya angaje olmak demektir. Bebeğin, ana-babasıyla iletişiminde kullandığı ve hayatının ilk dokuz ayında geliştirdiği davranışlarına bağlanma davranışları denir. Emme, sokulma/uzanma, bakış, gülümseme, ağlama bebeğin başlıca bağlanma davranışlarıdır. Bağlanma iki taraflı bir ilişkidir ve her iki tarafın da birbirinin ihtiyaçlarını karşılaması ile gelişir. Ancak biz cinsel sağlık biliminde bağlanmayı bir belirtiler (semptomlar) bütününü tanımlamak için kullanıyoruz. Çocukluk dönemi ait ilişkilerin, yetişkin yaşamında çok ciddi bir yere sahip olduğunu bilinmektedir. Bağlanma hastalığında karşımıza çıkan belirtiler, Margaret S. Mahler’in ayrılma-bireyleşme süreci olarak adlandırdığı dönemdeki başarısızlığa bağlıdır. Bu başarısızlık çocuktaki bireyleşme, bağımsızlaşma ve kendini gerçekleştirme eğilimlerinin anne tarafından desteklenmemesi, duygusal terkle cezalandırılması, dolayısıyla da çocuğun gerçek bir kendilik geliştirmesinin ketlenmesi sürecini ifade eder. Çünkü bağlanma kişinin güvenlik duygusu ihtiyacı ile bağlantılıdır. Bağlanma olduğu zaman, bağlanılan kişinin varlığı bir güvenlik ve rahatlık duygusu verir ve bu güven duygusunu kişi çevresini keşfe çıkarken güvenli bir üs olarak kullanır. Çocuklukta 2 tip bağlanma gerçekleşir: Güvenli ve güvensiz bağlanma.

Güvenli bağlanmada; çocuk için ebeveynleri güvenli bir sığınaktır ve ebeveynlerden ayrılmadan sonra çocuk kolayca yatışır, aktiftir ve anneden ayrılmada güçlük çekmez, annesine olan ödipal bağını rahatlıkla koparıp, bireyselleşme ve özerkleşme yolunda adım atabilir. Böylelikle dış dünyayla ilgili deneyimleri güvenilir, sıcak ve olumlu sosyal etkileşimleri kapsar. Partner ilişkilerinde yakınlaşma ile bir sorun yaşanmaz.

Güvensiz bağlanmada ise; ebeveynden herhangi bir ayrılık durumunda çocuk çok telaşlanır ve yabancılara karşı kendini tedirgin hisseder, pasiftir, annesine olan ödipal bağını rahatlıkla koparıp, bireyselleşme ve özerkleşme yolunda adım atamaz. Ebeveynle tekrar karşılaşmada bazen temas arar ya da beklerken bazen bunu istemeyebilir ve anneye karşı öfkeli davranışlar sergileyebilir. Ebeveyn ile yaşanan soğuk, reddedilme ve korku temeline dayalı bir deneyim ile çocuk, başkalarına güvenmemeyi ve rahat hissedememeyi öğrenir. Bunun sonucunda ise güvensiz bağlanma geliştirir. Bu davranışlar ileride ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde duygusal olarak yakınlık hissedilen kadınla seks yapamamaya dönüşebilir.

Bu hastalığa halkın “bağlanma” adını vermesinin sebebi, erkeğin eşine karşı sertleşme sorunu yaşaması, onu arzulamaması yatar yani erkek eşine karşı bağlanmış durumdadır. Bu nedenle hekime başvurmadan önce hacılara, hocalara, medyumlara, falcılara veya büyücülere gitme eğilimi bu hastalığa yakalananlarda sık görülen bir durumdur.

Bağlanma hastalığına yakalan erkekler, eşleriyle seks yapamazlar, eşlerine karşı cinsel istekleri yoktur ama diğer kadınlarla seks yapabilirler, diğer kadınları arzulayabilirler, mastürbasyon yaparken de sorun yaşamazlar. “Kaçak kesim” adını verdikleri evlilik dışı ilişkilerde sorun yaşamayan bu erkekler annelerine düşkün olurlar ve anne sevgisiyle eş sevgisini bilinçdışlarında birbirine karıştırırlar.

Eşlerine evlenmeden önce flört dönemlerinde genellikle cinsel istek ve setleşme yaşarlar ama evlendikten sonra cinsel istekleri azalır ve sertleşme sorunu yaşamaya başlarlar. Bu bazen yavaş yavaş olabileceği gibi bazen de birden başlayabilir. Yani “evlenmeden önce hiçbir sorun yoktu, evlendikten sonra cinsel sorunlar başladı” şeklinde yaşadıkları şaşkınlığı ifade ederler.

Eşleriyle cinsel deneyimlerde genellikle utanç, suçluluk, günahkârlık, korku, endişe ve kaygı yaşarlar. Eşlerine duydukları sevginin içinde koruma, kollama, mahremiyetine alma, hoşgörü, masumiyet gibi kavramlar yer alır.

Peniste en az 3 ay en fazla 6 ay boyunca cinsel ilişki için gerekli sertleşmeyi başlatamama, sağlayamama veya devam ettirememeyi sertleşme sorunu yani iktidarsızlık olarak kabul ediyoruz. Bağlanma hastalığı da psikolojik arka planı olan bir tür iktidarsızlık durumudur. Bu iktidarsızlık kendini çok çeşitli şekillerde gösterebilir. Bunlar aşağıda sıralanmıştır:

 

– Penisi küçük görme veya penis boyu takıntısı

– Cinsel kimlik karmaşası ve eşcinsel duygular hissetme

– Panik atak, sosyal fobi gibi ruhsal sıkıntılar

– Cinsel ilişki için gereken penis sertliğini sağlayamama

– Cinsel ilişkiye girmeyi imkânsız kılan ileri derecede erken boşalma

– Cinsel ilişkiye girmeyi engelleyecek ölçüde cinsel soğukluk

Görülme sıklığı

Bağlanma hastalığı; ülkemizde CİSED olarak yaptığımız araştırma ve anket çalışmalarına göre; cinsel hayatı olan her on erkekten birinde görülen bir hastalıktır.

Nedenleri

Cinsel yaşamı boyunca geçici sertleşme güçlükleri yaşamayan erkek yok gibidir. Yani erkekler hayatlarının belli dönemlerinde sertleşme sorunu yaşayabilirler. Sertleşme sorununun birçok nedeni olabilir. Evliliğin ilk günlerinde veya ilk cinsel deneyimlerde cinsel birleşmeyi başaramama olarak tanımlanan bağlanma hastalığının temelinde anneye olan ödipal bağın çözümlenememesi yani rahim kokma yatmaktadır. Ancak abartılı ve yanlış beklentiler, başaramama korkusu (performans anksiyetesi), cinsel bilgisizlik, cinsel mitler, tecrübesizlik, yanlış örf ve adetler de bu hastalığı hazırlayan, başlatan ve devam ettiren nedenler arasındadır.

istanbul travesti

Tedavisi

Biz CİSED olarak bağlanma hastalığında “holistik cinsel terapi” öneriyoruz. Holistik cinsel terapi mevcut cinsel sorunlar için bütüncül bir model sunar. Cinselliğin penis, vajina, cinsel birleşme ve boşalmadan daha fazlası olduğunu savunur, cinselliği mekanik bir eylemden çok yakın ilişki kurma sanatı gibi ele alır. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır. Cinsel terapist hangi kuramla çalışırsa çalışsın amaç hep aynıdır; bireyin kendini mutlu hissetmesini, cinsel yaşamından hoşnut olmasını sağlamaktır. Bunu sağlarken cinsel terapist, terapinin her anında kendi kendine şu soruları sormalıdır:

– Kendine özgü bir hikâyesi ve şu anda kendine özgü zihinsel uğraşları olan, bu kendine özgü hastanın, bu kendine özgü zamanda, bana bu kendine özgü şeyleri söylemesinin ya da yapmasının anlamı nedir?

– Böyle davranmasının bilinçli veya bilinçdışı amaçları nedir?

– Bunların ardındaki duygu yüklü fantezileri veya korkuları nelerdir?

Hastalar tedaviye akut veya kronik güçlüklerle başvurabilirler. Akut sorunlar genellikle ilk cinsel birlikteliklerde başarısız olmayla veya güncel bir ayrılıkla ilgilidir ve bu dönemde kişi şiddetli bir terk depresyonu içindedir. Terk depresyonu yaşayan bir kişide; Masterson’ın mahşerin 6 atlısı olarak adlandırdığı; öfke, depresyon, korku, panik, suçluluk, edilgenlik, çaresizlik, boşluk ve yokluk gibi duygular yaşanabilir. Kronik güçlükleri olan vakalar ise 20’li yaşların sonundan 40’lı yaşlara kadar değişen bir grupta yer alırlar ve çalışma yaşamı, evlilik ilişkisi ve cinsel yaşamda kronik tatminsizlik ve çatışmalar ön plandadır. Şiddetli terk duygularıyla yapışma türünde veya mesafe koymayla yutulma türünde savunmalar geliştirebilirler. İşte bu savunmalarla baş etmek için hastanın desteklenmesi gerekir.

“Ne zaman terapiye başvurmalıyım?” sorusu birçok kişinin kafasındaki sorulardan biridir. Bu sorunun kesin bir yanıtı yoktur. Ancak kişi;

—ilk cinsel deneyimlerinden başlayarak eşiyle cinsel birliktelik sağlayamıyorsa,

—duygusal sorunlarının çözümü için kendine zarar verici davranışlar içine giriyorsa,

—iştahtan kesildiyse,

—uyku düzeni bozulmuşsa,

—ilişkilerinde aşırı problemler yaşıyorsa,

—büyük bir kayıp yaşadıysa,

—stresini daha fazla kontrol edemiyorsa,

—kendine güven eksikliği ya da başarısızlık duygusu yaşıyorsa,

—cinsel hayatta sorunlar yaşıyorsa,

—iş yerinde zorluklar baş göstermeye başlamışsa,

—konsantre olamıyorsa,

—kendini mutsuz, çaresiz ve umutsuz hissediyorsa,

—terapiye gidip gitmemeyi sorgulamaya başlamışsa, vb. bir terapiste başvurmak için doğru zaman gelmiş demektir.

Kişinin yaşadığı olumsuzlukları kabullenip bir terapiste başvurması tedavinin yarısıdır. Diğer yarısını da tecrübeli bir terapistin yardımıyla kolaylıkla halledecektir.

Bağlanma hastalığının tedavisine önce kişinin aile hikâyesi ve bireysel hayat hikâyesini uzun uzun alarak başlıyoruz. Daha sonra çiftin cinsel öyküsünü alıyoruz ve çifte adım adım ilerleyen ev ödevleri veriyoruz. Ev ödevlerini yapmadan önce çift ideal ortamı yaratıyor. Daha sona nefes ve gevşeme egzersizleriyle kişiler bedenen ve ruhen rahatlatıyor, gevşiyor. Ardından dokunma ve okşama egzersizleriyle çiftin birbirini yeniden keşfetmelerini, duyulara ve dokunmaya odaklanmalarını sağlıyoruz. Daha sonra erkeğin kendi bedeniyle barışması, eşin yanında mastürbasyon, eşin mastürbasyonu, sevişerek boşalma, haremağası tekniğiyle eşli boşalma, ilişkiyle boşalma, sarılıp uyuma, ayna karşısında sevişme, kamera karşısında sevişme, gözler kapalı sevişme, karanlıkta sevişme gibi egzersizlere geçiliyor. Bu süreçte erkeğin centilmence davranmasını, çiftin sosyalleşmesini, çiftin birbirine güzel sözler söylemesini, yeniden sevgili olmasını ve flört etmesi amaçlanıyor.

Tedavide, çifte seksin amacı boşalıp rahatlamak olan güzel bir oyun olduğu gerçeğini anlatıyoruz. “Birlikte oyun oynayın. Seks oyunları oynayın. Sonucu düşünmeden süreci yaşayın, tatmin etme baskısından kurtulun. Mevzubahis boşalmaksa gerisi teferruattır” diyoruz. Penis-vajina odaklı olmayan sevişmeyi öğretiyoruz. Çünkü penis çocuk gibidir, üstüne düşerseniz kaçar, onsuz keyif almaya çalışırsanız oyuna girmek ister. Erkeğin kadını kucağına oturttuğu Tantra pozisyonunda ruh ve beden bütünlüğünü sağlamaya çalışıyoruz.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın